16 Mayıs 2011 Pazartesi

Cemile Binti Übey İbni Selül...

Cemile binti Übey İbni Selül iman ve İslâm adına olumsuzluklarıyla tanınan bir âile ortamında büyüyen bir hanım...Hiç bir menfî tesir altında kalmayan, cehalet ve şirkten kendini kurtaran bir mücâhide...
Müslümanların aleyhinde tuzaklar kurulan, plân ve toplantılar yapılan bir evde yaşamasına rağmen gönlünü İslâm'ın nûrûna açan bahtiyar bir hanım...İslâm'la şereflenen, iman saâdet ve selâmetine eren, ilâhî huzur ve mutluluga kavuşan bir hanim sahâbî...
Hazreti Hanzala'ın hanımı...
O, Medine'li olup Hazrec kabîlesine mensuptur. Babası, münafıkla'rın reisi Abdullah İbni Ubey İbni Selül'dür. Hazrec kabilesi'nin reisidir. Bedir Savaşin'dan hemen sonra müslüman olmuş, görünmesine ragmen Islâm'a beslediği kin ve düşmanlık duyguların'dan kurtulamamıştır. Annesi, Havle binti Münzer'dir.
Cemile binti Übey İbni Selül, müslümanları alda'tan münafık bir babanın kızı olmasına rağmen, babası'nın tesiri altında kalma'yan zekî bir hanım'dır. Babası'nın yaptıklarını hiçbir zaman tasvib etmedi. İslâm'a düşmanlığını hiç tasdik etmedi. Rasûlullah, efendimize karşı davranışlarını hiç kabullenemedi. Gizli hiyanetlerini gönlüne sindiremedi.
O başından beri İslâm'a sempati ile yaklaştı.
Efendimizin davâsına saygı duydu. Gönlünü yeni dine hep açık tuttu. İIslâm'ın nûrûyla aydınlanmak için fırsat kolladı. Çok gecikme'den Efendimize biat etti. Daha sonra İslâm'la şereflendiğini ilan etti.
Allah Teâlâ her şeye kadirdi. Habîbine düşman olan bir evden İslâm'ın nurûy'la gönülleri aydınlanan iki yiğit çıkardı. Biri Cemile, diğeri ağabeyi Bedir ashâbın'dan olan Abdullah idi. Hazreti Abdullah da son din ve peygamberi seviyordu. Gönlünü İslâm'ın güzelliklerine açmak istiyordu. Nihayet, hicretten önce İslâm'ın nûru kalbine yerleşti. Kelime-i şehadet getirerek İslâm'la şereflendi.
Cemile, akıllı, zekî, firasetli bir hanımdı. Çevresin de olan biten hâdiseleri değerlendirme konusunda da basîret sahibiydi. O'nun firaset ve basîreti şu hâdisede çok açık olarak görülmekteydi.
Cemile, ashabtan Hanzala İbni Âmir ile evlenmişti. Düğünleri'nin yapıldığı gece'nin ertesi gününde Uhud Savaşı yapılacaktı. Savaş yerine geceden gidilmesi kararlaştırıldı.
Efendimiz ashâbıyla Uhud'a doğru hareket etti. Hanzala'ın evinin önünden geçerken: ''Ey Hanzala! Haydi harbe!'' diye seslendi.
Efendimizin sesini uyku arasında duyan Hanzala, hemen fırlayıp dışarı çıktı. İslâm askeri arasına katılıp Uhud'un yolunu tuttu.
Uhud savaşı zorlu geçmişti. Ashâb'tan çok şehid verilmişti.O gün savaş meydanın'da büyük kahramanlıklar gösteren Hanzala, da şehadet şerbetini içenler arasındaydı.
Savaşın bittiği ve İslâm askerleri'nin Medine'ye dönme'ye başladığı haberi duyulunca halk karşılamak üzere yollara çıktı.
Hanımlar arasında eşini savaşa uğurlayan Cemile de vardı.
Efendimiz ordu'nun önünde geliyordu. Hüzünlü bir vaziyette görünüyordu. Karşılaştıkları ashabına selâm veriyordu. Yakınlarını göremeyenler Efendimiz'den durumları hakkında haber soruyordu. Cemile,de kocasın'dan sual edip:
''Ya Rasûlallah! Hanzala nerededir?'' dedi.
Efendimiz, hüzünlü bir şekilde:
''O, şehid oldu.'' buyurdu.
Cemile, bu cevap karşısında basîretli davranıp hemen kocası'nın cenazesi'nin yıkanmasını istedi. Hanzala'ın durumunu Efendimize arz etti:
''Ya Rasûlallah! Hanzala sizin sesinizi duyunca hemen fırlayıp dışarı çıktı. Bir daha geri dönmedi. O gece gusletmeye de fırsat bulamadı.'' diyerek, cenâzesi'nin yıkanmasını taleb etti.
Bunun üzerine Efendimiz, Cemile'nin gönlünü hoş edecek şu sevindirici haberi verdi:
''Ben, meleklerin, gümüş kaplar içinde bulunan su ile, gökle yer arasında Hanzala'yı yıkadığını gördüm.'' buyurdu.
Efendimiz'den bu müjdeli haberi alan Cemile, üzüntülerini gönlüne gömdü. Bu haberden sonra Hanzala İbni Âmir'a: ''Gasîlü'l-melâike'' ''Meleklerin yıkadığı sahabe'' ünvanı verildi.
Cemile, Hz. Hanzala'dan hâmile kaldı. Bir oğlu dünyaya geldi. Adını Abdullah koydu.
O, daha sonra kendisine tâlib olan Ensar'ın hatibi Sabit İbni Kays İbni Şemmas ile evlendi.Bu izdivac'dan da Muhammed adında bir oğlu oldu. İki oğlu da Harre olayında şehid düştü.
Cemile, kendine güvenli, bilgili, zekî bir hanımdı. Her şeyi Efendimiz'e sorardı. Birgün kocası Sabit İbni Kays ile imtizaç edemediğini ileri sürerek, Resûl-i Ekrem efendimize müracaat eyledi. Boşanmak istediğini söyledi. Efendimiz de mehir olarak aldığı bahçeyi geri vermek sûretiyle Sabit'e karısını boşamasını tavsiye etti. İslâm'da ilk boşanma hadisesi muhalaa bir kadının mehrini kocasına bağışlaması, geri vermesi suretiyle bu şekilde gerçekleşmiş oldu.
Cemile, ömrünü İslâmî esaslara riayet ederek, geçirme'ye gayret etmiştir. İslâmî vazifelerini yerine getirme konusunda titizdi. Bu duygu ve düşünceler içerisinde ebedî âleme intikal etmiştir. Ölüm tarihi bilinmemektedir.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder